En küçük yapı taşı olan hücreden en komplike yapı olan sistemlere kadar bedenimizde var olan her bir yapı ve işleyiş ortak amaç olan hayata hizmet eder. Bunu yaparken de her bir parça, neyi, ne şekilde ve ne zaman yapacağını bilir. Ve her bir eylem bu bilgi ile yönlendirilerek hayat merkezli değerler ortaya konur. Tansiyonumuz, dakikada alacağımız nefes, kalp atım sayımız, yağ ve şeker gibi kan seviyelerimiz, antikor üretimimiz, hücre zar potansiyelimiz hep bu değerlerdendir. Bu değerler bizim hayat ve var oluş değerlerimiz olduğu için de bu değerlere hayati değerler adı verilir. Bedendeki her bir işleyiş bu değerlere ulaşmak için didinir durur, eylemleri bu değerlere ayar eder. Ortaya konan bu değerler bedenin hayatı norm olarak yaşadığı şartlardır. Bu değerler ile hayat var edilir. Hayat için var olan bu değerler ise DNA kodlarında kayıt altına alınmış bilgilerdir. Yani, nefes ve kalp atım sayımız, kan değerlerimiz DNA’lar tarafından güvence altına alınmıştır.
Şimdi soruyu tersten sorarak hayati değerleri biraz daha açalım. Tansiyonunuz 200/120, nabzınız 180, şekeriniz 300, kolesterolünüz 400 seviyelerinde olsaydı ne derdiniz? Hayat konforunuz sıkıntıya girer ve hatta hayattan bahsetmeniz bile zorlaşırdı öyle değil mi? Sizlerin veya yakınınızın tansiyonu yükselerek acile gitmişinizdir sanırım. Oradaki doktorun verdiği tepkiyi bir göz önüne getirin. İlk söylenen şey “Bu tansiyon ile nasıl yaşıyorsun?” olur. Aslında söylenmek istenen bu değerlerde hayatın olmayacağıdır.
Hayati değerlerin oluşturulması için hücreden dokulara ve sistemlere koca bir işleyiş söz konusudur. Hatta makro düzeyde evrensel model de hayatın var edilmesi için bedene destek olur.
Havadaki oksijen seviyesi, gün ışınlarının geliş açısı, gece ve gündüz ve yıl döngüleri hep hayatın var edilişi içindir. Bunun merkezinde de insan hayatı yer alır. İnsan istese de istemese de bu ilişkileri gözetmek zorundadır. Bunu da var olan beden modellemeleri ile gerçekleştirerek hem iç dinamikler hem de dış etkenler karşısında hayatın var edilmesi için, DNA kodlarındaki hayati değerlerini her daim muhafaza eder. Yani beden bütün faaliyetlerini DNA’lardan dikte edilen değerlere göre organize ederek hayatın var olması için çalışır. Bir nevi hayati değerlere ulaşmak için bedeni ayarlar. Bu nedenle bedenimiz her fırsatta bu değerlere ulaşmak için çalışarak işlevlerini bu ayarlara göre şekillendirir. Deyim yerindeyse, DNA’mız bedenimizle bu bilgiler doğrultusunda konuşur ve onu yönlendirir. Bedenimiz de bu bilgi ile işleyişlerini şekillendirir. Örneğin beden için uygun şeker değerinin 80-130 arasında olduğunu, tansiyonun normal değerlerinin 120-80 arasında olması gerektiğini, solunumun dakikada 15-20 arasında olmasının uygun olduğunu bedene DNA’larımız ayar noktaları olarak fısıldar. Beden de bu değerlere uymaya çalışırken DNA’dan aldığı bilgiler doğrultusunda bazı sıralı işlemler gerçekleştirir.