Psikotik Bozuklukların Dili
Adını sık sık duydugumuz ama ne tanıda ne de süreçte anlamlandıramadığımız bir boyuttur pisikotik bozukluklar. Bazen karşımıza hayatımızı etkileyecek boyutta çıkarken bazen de alttan alttan yaşam boyu devam eder. Uyku düzensizliklerinden kronik yorgunluğa, depresyondan melankolik süreçlere zaman zaman geçiş yapar ve ortaya koyduğu hayat modelini bizlere yaşatır. Peki ne olurda pisikotik bozukluklar ve depresyon süreci başlar? Tabi ki yeni hayat düzlemi şartları bunu gerektirmektedir.
Hormonların görevi
Bedenimiz birçok eylemi yürütürken hormonları aktif olarak kullanmaktadır. Hormonlarımız bir sistemin parçası olmaktan çok aslında eylemler için bütün sistemlerin ortak mecralarıdır. Hücresel faaliyetleri yürütürken, organları eylemsel boyuta taşırken, nefes alırken, dolaşımı koordine ederken, konuşurken, yürürken, uyurken, korkarken, heyecanlanırken, hatta birilerine kızarken hep hormonlarımız aktiftir. Bu aktivasyonun yürütülmesinde de ana merkez olan hipofiz bezinden tiroid bezlerine, böbrek üstü yapılardan üriner yapılara kadar birçok merkez aktif haldedir. Birçok merkezin katılmış olduğu eylemlerin koordinasyonu içinde dopaminden serotonine, adrenalinden melatonine, östrojenden testosterona kadar farklı farklı hormonlara ve ortaya koydukları faaliyetlere ihtiyaç vardır. Bu faaliyetlerdeki değişimler ise bedenimizde bazı farklılıkları ortaya koyar. Östrojenin azalması belirtileri menapoz şikayetlerini, melatonin azalması belirtileri uykusuzluğu, adrenalin artışı sonuçları heyecan halini, serotonin ve dopamin azalması belirtileri ise hareketsiz ve depresif durumu bizlere yaşatır. Hal böyle olunca da mutluluğumuzun bile hormonlar ile organize edildiği apaçık ortadadır.
Dopamin seviyesi azalırsa…
Bazen bazı sistemlerimiz etkilenebilir. Bu etkilenen sistemler ile beden, hareket ve dolaşımı azaltmak için dopamin veya serotonin seviyesini geri çekebilir. Aslında bu iyi niyet ile yapılan bir eylemdir. Çünkü dolaşım kapasitesi düşükken bedeni eylemsel sürece almak yanlış bir durumdur. Bu durum basit kas kramplarından doku hasarlarına kadar önüne geçilmez bozuklukları ortay çıkarabilir. Aslında beden bir şeyleri toparlayabilmek için bazı şeyleri yavaşlatmıştır. Ama bu yavaşlatma bazen ölçülendirilemeyebilir veya ölçülü bile olsa diğer sistemlerde yanlış süreçleri ortaya koyabilir. Yani, dopamin seviyesinin düşmesi depresyon, algı eksikliği, unutkanlık gibi süreçleri tetikleyebilir.
Tiroid hormonlarının görevi
Bazen de metabolik olarak mevcut şartlar yeterli gelmeyebilir. O zamanda tiroid hormonları devreye girerek, metabolik eylem açığını kapatmaya çalışır. Bu durum da iyi niyet ile yapılmasına rağmen birçok psikotik algı değişimini de beraberinde getirir. Tiroid bezleri heyecan, sıkıntı hali, depresif değişimleri tetikleyebilmektedir.
İlk başlarda refleks cevap ile başlayan durum daha sonra sistemsel değişimleri ve bu sistemsel değişimlere bağlı ortaya konan yeni kimyasal süreçleri kapsar. Başlarda sadece bir iki günlük bir davranış değişiklikleri daha sonralarda gen değişimin de içine alan süreçle kalıcı hale gelir.
Demek ki diğer hastalık süreçlerinde olduğu gibi sistemsel değişimler, bu değişimlere bağlı ortaya konan DNA bilgi değişikliklerini içeren örüntüler ve bu örüntülerin ortaya koyduğu işleyişler vardır. Bizlere yansıyan kısmı ile hastalıkları isimlendiririz. Amaç hastalıkları anksiyete, depresyon gibi isimlendirmekten ziyade, kaynak odaklı yaklaşarak bedeni iyilik haline taşımaktır.