Alerji, savunma sistemimizin bir şeylere karşı gereksiz tepkisidir. Aslında bedenimizin zararlılara karşı tepki vermesi gayet normal ve olması gereken bir durumdur. Savunma sistemimiz de bunun, yani beden için zararlıları ayırt ederek gerekeni yapmak için vardır. Zararlı olan bir yapı bedene girdiğinde savunma sistemi bunu algılar ve hiç zaman kaybetmeden karşı eylemi gerçekleştirir. Bu bir zararlı gıda veya toksik bir yapı olabilir. Maddenin bedene verdiği zarar düzeyine göre savunmanın şiddeti farklılaşır.
Zararlı yapı bedene alınır alınmaz savunma sisteminde hemen alarm çanları çalar ve bir dizi eylem devreye konur. Savunma sistemi alınan yapının bedene uygun olmadığını anlar anlamaz beden koordinasyon sorumlusu olan matrikse iletir. Matriks gen uyumu olmayan yapıyı hemen zararlı ilan eder ve dolaşımdan solunuma, hormonal sistemden sindirime tüm yapılara bu maddenin bedenden uzaklaştırılması için talimat verir. Bu talimatı alan yapılar birçok eylemler ile bu yapıyı uzaklaştırır ve etkisiz hale getirir. Bu bedenin zararlılardan kendini savunma mekanizmasıdır.
Bazen beden zararlılar dışında faydalı olanlara da benzer reaksiyonları başlatabilir. Herkes için normal olan bizim için zararlı olabilir ya da düne kadar faydalı olan bugün zararlı görünebilir.
Alerjinin neye karşı olduğundan ziyade neden ve niçinleri önem arz eder. Örneğin yüne karşı alerjimiz olsun. Aslında yün doğal ve orijinal bir yapıdır ve beden tarafından da bilinmektedir. Fakat bir şeyler olur ve yün artık düşmanımızdır. Savunma sistemimizde yüne karşı spesifik askerler devreye konur. Süreç ile beraber asker çeşiti ve alerji sayımızda artabilir.
Peki bedenimiz niçin böyle bir tercih yapar?
Bedenimizin savunma algısını bir bardak gibi düşünelim. Bardak ağzına kadar dolu olduğunda bir damla su bardağı taşırabilir. Biz bardağı dolduran nedenleri göz ardı ederek damlayı suçlarsak bunun içinden çıkmak mümkün değildir. Bunda iki önemli husus vardır. Birincisi savunmadaki yeni bilgilenme diğeri ise bu bilgilenmeye bedeni iten süreç.
Bedenimizde bir kurgu oluşturalım ve diyelim ki detoks süreçleri yeterli yürütülmüyor. Özellikle de detoks sürecinde çok aktif olan karaciğerimiz biraz yavaş çalışıyor olsun. Bu esnada kanda serbest radikal ve atıklar bir hayli artmaya başlayacak bu durum sonucunda toksinlere doygun olan beden alarm sürecini başlatarak pireyi deve yapma misali en ufak şeyi büyük hale getirerek ciddi reaksiyonlar başlatacaktır. İlk başlarda rastgele olan bu reaksiyonlar zamanla spesifik hale gelir. Hatta sistem hedef gördüğü yapılar için özel savunma hücreleri geliştirir. Artık zorlanma karşısında ortaya konan yeni bilgilenmeler vardır.
Bazen de savunma sistemimiz tekrarlayan enfeksiyonlar veya toksik alımlar ile yıpranabilir. Yıpranan sistemimiz zaman içerisinde işlemez hale gelir. Aslında işlemeyen sistemden bir beklentimizde olmaz diyebiliriz. Ama beden biraz farklı çalışır. Çünkü sistemin işlerliğini yitirmesi ile beden ek koruma ihtiyacı hisseder ve gereksiz savunma hücreleri üretimine geçer. Bu hücreler zaman içerisinde kendilerine görev çıkarırlar ve yeni görevleri ise bardağı en son taşıran damlaya karşı reaksiyon başlatmaktır. Bu aşamadan sonra artık bu süreç özel hale gelir ve fazla üretilen hücreler artık fazla değildir ve hedefleri de bellidir. Bundan sonra kodlara yeni bilgi girilir ve damlalar için özel hücre üretimine başlanır. Bu eski dostların düşman görülme durumudur.
Yapılması gereken ise doğru bilgilenme süreçlerine geçiş ve nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır.