Fitoterapi, kelime anlamıyla bitkisel tedavi olarak tanımlanıyor, bu kavramın geçmişi ise yüzlerce yıl öncesine dayanıyor. Terimi ilk kullanan 1870-1953 yılları arasında yaşamış Fransız Doktor Henri Lenclerc olsa da bitkisel tedavi uygulamaları M.Ö. 3000 yılında yazılan Ninova tabletlerinde, M.Ö. 2500 yıllarını resmeden Çin ve Hint vesikalarında, pek çok antik ve tarihi belgede yer alıyor.
Yunan tıbbının en önemli isimleri arasında gösterilen Eskulap ve günümüz tıbbının babası olarak kabul edilen Hipokrat, kitaplarında 400'e yakın bitkisel üründen bahseder ve bunların yoğun şekilde kullanıldığı ifade eder. İslam tıbbının önemli eserleri arasında yer alan ve 1650 yıllarına kadar referans kitap olarak kabul edilen Kitab-al Saydalafi al Tıp adlı kitabın yazarı Ebu Reyhan’ın, İbn-i Sina ve Al Gafini’nin de yoğun biçimde bitkisel tedavinden yararlandığı bilinir.
Dünyada Bitkisel Tedavi
19. ve 20. yüzyıllarda kimya ve biyokimya alanındaki gelişmeler ilaç sanayisine ivme kattı ve bu sayede etkinlik, zararsızlık ve kalite prensipleri doğrultusunda yürütülen klinik çalışmalar sonucu, tıbbın ihtiyaçlarına büyük ölçüde cevap veren pek çok ilaç geliştirildi. Bugün dünya üzerinde bu şekilde geliştirilen ilaçların dörtte biri, bitkilerden elde edilen etken maddelerden imal ediliyor. Fakat son yıllarda sentetik ilaçların doğurduğu yan etkiler, nihai sonuçlardaki bazı başarısızlıklar, ekonomik sorunlar ve üretimleri sırasında neden oldukları ekolojik sorunlar gibi pek çok neden, özellikle gelişmiş ve batılı ülkelerde bitkisel tedaviyi popüler hale getirdi. 2015 yılında sadece ABD’de bitkisel tedavi ürünlerine 7 milyar doların üzerinde harcama yapıldığı biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı araştırmalara göre insanların yüzde 80’i bitkisel tedaviye inanıyor. İlaç endüstrisi ise her geçen gün bitkisel temelli ilaç çeşitliğini artırma çabasında...
Türkiye’de Bitkisel Tedavi
Türkiye’de ise bitkisel tedavi denilince akla öncelikle aktarlar geliyor, bu durum fitoterapinin tıp dışı, ilkel bir tedavi yöntemi olduğu şeklindeki inancın da bir göstergesi aslında… Oysaki bitkisel tedavi uzman kişi ve kuruluşlar tarafından yönlendirilmesi gereken önemli bir tedavi şekli. Zira herkesin bildiği üzere, bitkisel ürünlerin bilinçsizce kullanımı zarar getirebilir. Bu nedenle ürünlerin hekim kontrolünde, bu alanda uzman eczacılar ve sağlık kuruluşları tarafından hazırlanması gerekiyor.
Günümüzde WHO (Dünya Sağlık Örgütü) de bitkisel tedaviye onay veriyor, hatta bilim insanları bitkilerdeki biyoaktif maddelerden epigenetik tedavide kullanılacak ilaçlar geliştirmek için çalışmalar yapıyor.
RTM Sisteminde Fitoterapi
İnsanı dört beden yapısı üzerinden değerlendiren RTM bedendeki işleyişleri de hayata hizmet için ortaya konmuş işler olarak tanımlar. Bu işleyiş sonucunda ortaya konan değerleri, ayar noktaları veya hayati sabitler olarak isimlendirir. Çünkü bu değerler hayatın idamesi için gerekli optimum şartları içerir. Bazen bu işleyişte birtakım nedenlere bağlı olarak aksaklıklar meydana gelebilir. Bu aksaklıklar sonucunda hayatın idamesi için yeni değerler ortaya konur ki bunlar da hastalık olarak tanımlanan yeni hayati değerlerdir ya da yeni ayarlardır. Yani RTM sisteminde hastalık yoktur, yeni ayar değerleri vardır.
Yeni ayar değerlerinin oluşumunda üç aşama söz konusudur. Birincisi RTM sisteminde hastalık triadı (kirlenme, sistem bozulmaları, DNA kod değişiklikleri) olarak isimlendirilen etkenlere bağlı bedensel iç değişimler, diğeri bu değişimlere bağlı ortaya konan yeni hormonal ve enzimsel değişiklikler, üçüncüsü ise DM, HT gibi isimler alan ve sonuç olarak ortaya çıkan hastalık süreçleridir.
Bedene, bedenin işleyişine ve hastalıklara farklı bakan RTM sisteminde tedavi süreçleri de bütüncül ve farklı bir yol izlenir. Amaç bedenin ilk ayar değerlerine taşınmasıdır. Bunun için hastalık oluşumunda etkin olan üç aşama da tedavi hedefinde yer almaktadır. Bu aşamaların organizasyonunda da fitoterapi önemli bir yer tutar.
Hastalık Triadını Geri Çevirme
İlk olarak hastalık triadının geri çevrilmesi için harekete geçilir. Fitoterapötik kombinasyonların temizlenme, sistem destekleri ve DNA kod değişikliğini de içine alacak yapıda düzenlenmesi gerekmektedir
Temizlenme: Bu sürecin desteklenmesi için seçilen bitkilerin detoks kabiliyeti yüksek ve temizlenme sürecinde aktif yapılar olan karaciğer, böbrek ve akciğeri destekleyecek nitelikte olmalıdır. Ayrıca antioksidan faaliyetleri desteklemesi gerekmektedir. Bu seçicilik ile uygun formulasyonlar koordine edilir.
Sistem Destekleri: Diğer bir yaklaşım ise sistem destekleridir. Bedenimiz organların oluşturmuş olduğu sistemsel işleyişler ile organize edilmektedir. Sistemsel olarak yetersizlikler tespit edilerek hangi sistem desteklenmek isteniyor ise formulasyonlar o sistemi destekleyecek bitkilerden oluşturulur. Çünkü bazı bitkilerin bazı sistemler üzerinde pozitif seçiciliği vardır. Çörek otunun savunma sistemine etkisi olduğu gibi.
DNA Onarımı: RTM sistemindeki triadının diğer yaklaşımı için DNA’lardaki bozukluklar hedef alınır. Bunun için epigenetik değişimleri koordine edebilecek özellikle de tohumsal yapılar tercih edilir. Çünkü doğru alınan tohum yapıları genlerde oluşan yanlış eklentileri ortadan kaldırır. Bu etkinin sebebi ise toprak üstü yapılara oranla tohumsal yapılardaki gen etkileme kapasitesinin daha yüksek oluşudur.
Enzim ve Hormonların Yeniden Organize Edilmesi
Fitoterapötiklerin koordine edilmesindeki ikinci aşama ise; hastalık triadının arkasından ortaya çıkan enzimsel ve hormonal değişikliklerin organize edilmesidir. Bunun için çalışmaları aktif olarak ortaya konmuş terapötik bitkiler tercih edilir. Örneğin karaciğer üzerinde etkileri kanıtlanmış devedikeni, enzimsel faaliyetleri organize eden zerdeçal, östrojen hormonunu taklit eden keten tohumu ya da dopamin, serotonin gibi hormonlar üzerinde etkileri olan bitkiler gibi terapötikler, uygun bilgiler doğrultusunda reçeteye alınır.
DNA’da Öze Dönüş
RTM reçetelerindeüçüncü aşama ise sonuç odaklı yaklaşım sürecinin koordinasyonudur. Bu aşamada mevcut, ortaya konan hastalık süreçlerini rahatlatacak bitkilerin kullanımı söz konusudur. Örneğin depresyonda kantaron bitki kombinasyonlarının veya anemide ısırgan bitki kombinasyonlarının verilmesi gibi. Ayrıca öksürük veya enfeksiyon durumunda kekik kombinasyonlarının verilmesi de buna iyi bir örnektir.
Ayrıca beden tiplerinin değerlendirilerek ek fitoterapötiklerin de eklenilmesi tedavi sürecini pozitif olarak etkileyemektedir.
Özetle fitoterapötikler, RTM sisteminde önemli bir yer tutarlar ve özel bir yaklaşım içinde, etkin olarak kullanılırlar. Seçilecek fitoterapötiklerin uygun şartlarda ortaya konması da tedavi süreçlerinin başarılı olması için son derece önem arz eder.